Türkiye'de İngilizce Öğrenimi Ne Durumda? 1. Bölüm - Kendi Dil Öğrenme Serüvenim | İngilizce Geliştir

17 Şubat 2018 Cumartesi

Türkiye'de İngilizce Öğrenimi Ne Durumda? 1. Bölüm - Kendi Dil Öğrenme Serüvenim

Genel olarak bu sitede bildiğiniz üzere İngilizce geliştirmeye yönelik uygulama, web sitesi, tavsiye vb. şeyler paylaşıyorum. Son zamanlarda birçok mecrada okullarda öğretilen İngilizce seviyesinin yetersizliği ve neden İngilizce öğrenemediğimize dair yazılar okuyorum, video'lar seyrediyorum. Ben de bu mecrada kendimce bu konuyla alakalı bir yazı dizisi yazmaya karar verdim.

1. Bölümde başlıkta da yazdığı gibi kendi dil öğrenme maceramı anlatacağım. Okuduğum okullarda nasıl bir İngilizce eğitimi gördüğümü ve daha sonrasında ne yaptığımı ve ilerde İngilizceye dair beklentilerimi ve ne yapmak istediklerimi yazacağım. Hazırsanız başlıyorum.

İngilizceyle İlk Tanışmam

Bugünün aksine 90'larda hatırlanacağı üzere İngilizce eğitimi 4. sınıftan itibaren verilmeye başlanıyordu. İnternete ve dolayısıyla İngilizce materyale olan erişimin kısıtlı oluşu dolayısıyla İngilizceye olan erişimi de sınırlıyordu, fakat benim şansım, 1. sınıfın sonunda eve bilgisayar alınması oldu. Tamam, o dönem internet yok gibi bir şeydi, olan internet oldukça yavaş ve pahalıydı (bilhassa 146'dan internete bağlananlar bugünün parasıyla yüzlerce hatta binlerce liralık faturalar ödemek durumunda kalıyordu) fakat CD satan dükkanlardan alınan oyunlar vardı.

İlk bilgisayara alınan ilk oyunlarımız Quake 2 ve Championship Manager 3'idi. Bilhassa CM 3 ve akabinde gelen Championship Manager serisi İngilizcemin gelişmesinde oldukça katkıda bulunmuştur. "agreed, delighted, pleased, board, title" ve benzeri yüzlerce kelimeyi ilk olarak burada öğrendim. O nedenle İngilizce oyun oynamanın İngilizce gelişimine büyük katkı verdiğine inanırım.
Gelmiş geçmiş en iyi oyunlardan biri olan hala ara ara oynadığım bir efsane - Championship Manager 01-02

Öğrenim Hayatımda İngilizce

4. sınıfta İngilizce dersi görmeye başladığımızda bu oyunlar sayesinde sınıfın geneline göre iyi bir İngilizcem vardı. Bu böyle devam etti, ancak sınıfın İngilizce bilmiyor oluşu ve devlet okullarının ilköğretim seviyesinde bu bağlamda yetersiz sürede (yanılmıyorsam haftada 3-4 saatti) ve basit seviyede İngilizce eğitimi bende İngilizce bildiğim algısı oluşturdu. O gün sorsanız ben İngilizce biliyorum derdim. Sanırım bir insan bir konuda ne kadar az şey biliyorsa o konuya o kadar hakim olduğuna inanıyor. Diğer taraftan ne kadar çok şey öğrenmeye başlıyorsa o konuda o denli yetersiz olduğunu idrak ediyor ve kesin konuşmaktan kaçınır hale geliyor.

2005 yılına gelindiğinde lise giriş sınavlarının ardından Kadıköy Anadolu Lisesi'ne yerleşmiştim. 1 sene zorunlu hazırlık okumuştum. Bu zorunlu hazırlık ve akabinde geçen lise hayatım beni gerçeklerle yüzleştirmişti. İngilizce bilmenin yanından yakınından geçmiyordum. Benden çok daha iyi İngilizce bilen ve çok daha iyi İngilizce konuşan insanlar bir hayli fazlaydı. Yoğun bir İngilizce dönemi geçirmiştim. Hazırlık sınıfında haftada 24 saat, 9. sınıfta haftada 10 saat ve diğer sınıflarda haftada 4 saat. Hazırlık sınıfında gördüğüm İngilizce eğitimi bana bambaşka ufuklar açtı. Hazırlık sınıfının bittiği yaz ailemin katkılarıyla 3 haftalığına İngiltere'ye gitmiştim. İngiltere'de Royal Holloway Üniversitesi'nin İngilizce dil okuluna gitmiştim. Bu yaşadığım benzersiz deneyim İngilizceme büyük katkıda bulunmuştu.

Bunca eğitime rağmen hala yeterli seviyede İngilizceye sahip olduğumu düşünmüyordum, lisedeki İngilizce müfredatı oldukça ağırdı, Amerikan edebiyatının klasiklerinin de olduğu (J.D. Salinger'ın The Catcher in the Rye ve John Steinbeck'in Of Mice and Men'i gibi) eserleri derste baştan sona kadar İngilizce işliyorduk ve sınavlarda söz konusu eserlerle ilgili sorulan sorulara en az 2-3 sayfa cevap yazmamız gerekiyordu. Sınav esnasında her soruya en az 10 satır yazanları görüp, şahsen 4-5 satırdan fazlasını yazamamak oldukça üzücüydü. O kadar ki hiç unutmuyorum bir sınavda kağıdımı okuyan hoca bir soruya düşük puan vermiş, açıklamaya da "lack of English" yazmıştı. :) İnsanların "Harry Potter" serisini orijinal dilinden okuduğunu öğrenmek oldukça şaşırtıyordu "aynı eğitimi almamıza rağmen benden nasıl bu kadar ilerideler" diye kendi kendime soruyordum, acaba yeteneğim mi yoktu. İlk ve orta okullarda çok iyiydim, lise hazırlıkta yüzlerce saat İngilizce gördüm üstüne yurtdışına dahi gittim fakat hala yeterli değildi. İngilizce öğrenmeye diğerlerine kıyasla daha az yeteneğim olduğu düşüncesiyle lise hayatımı tamamladım.
The Catcher in the Rye'ın kapağı

Üniversiteye geldiğimizde Marmara Üniversitesi'nde %100 İngilizce eğitim dili olan bir bölüme yerleşmiştim. Hazırlık vardı, hazırlığı okumak istemezseniz, hazırlık atlama sınavına girmeniz gerekiyordu. Lisede aynı sınıfta olduğum arkadaşla üniversitede de aynı bölümü kazanmıştık, 1 sene beraber hazırlık okuyalım biraz da yatmış oluruz düşüncesiyle sınava girdik, sınav 100 soruydu geçmek için 60 soru cevaplamak gerekiyordu fakat sınav çok kolaydı, zaten ilk 20-30 soru "what is your name" ayarındaydı. En yüksek kurdan başlamayı garantilemek için 56-57 soru işaretleyip çıktık. Sınav sonucu açıklandı, ben 50 aldım, arkadaş 61 alıp geçti. Gitti itiraz etti, okul yönetimiyle konuştu bu not kesindir denildi. Düşünün ilk defa birisi kalmak için okulla konuşuyor :) meğerse çok kalan olduğundan yığılmayı önlemek amacıyla belli bir soruyu doğru yapanların notlarını otomatik olarak 60 civarına getirip geçirmişler. Arkadaş da bu uygulamanın kurbanı oldu.

Ben ise bir sene daha hazırlık okudum. Öğrenim hayatımın en rahat, en keşke hiç bitmese dediğim yılıydı. Yanılmıyorsam sabah 8-8.30 gibi başlıyor öğlen 1'de bitiyordu. Cuma günleri de ders olmuyordu. Lisede aldığım kaliteli ve zor İngilizce eğitiminin faydasını burada görmüştüm. Aynı kurda olmamıza rağmen sınıftakilerin çoğu ile aramızda uçurum vardı. Birçoğu İngilizce cümle kurmakta zorlanırken ben rahatlıkla derdimi anlatabiliyor, sınıftaki alıştırmaları kolaylıkla çözüyordum. Neyse uzatmayayım, sene sonu sınavlarını da rahatlıkla geçtikten sonra bölüme başladım. Bölüme başladığımda da evet lisedekine kıyasla daha iyi yazıyordum, İngilizce kullanımım eskiye oranla oldukça gelişmişti. Rahatlıkla 3-4 sayfa İngilizce yazı yazabiliyordum, fakat yine fark ettiğim üzere İngilizcesi benden çok geri olanların, bir noktadan sonra benimle eşit seviyeye geldiğini hatta bazılarının geçtiğine şahit oldum.

Öğrenim Sonrası İngilizce

4 senenin sonunda çok da iyi olmayan bir ortalamalayla ve bu çok iyi olmayan ortalama yüzünden Erasmus programına gidememiş olarak üniversiteden mezun olmuştum. Artık iş aradım, birçok yere başvurdum, onlarca yerle görüştüm fakat bir türlü bir yer bulamadım. İş ararken boş durmamak adına abimin İngilizce kursunu devraldım. English Time'da Advanced kurundan haftaiçi kursa gittim. Sınıfta 4 veya 5 kişiydik. Sınıftakilerle doğru söylemek gerekirse aynı seviyede değildik ama bir önemi yoktu. Ben İngilizcemi geliştirmek adına oradaydım ve yabancı hocalarla bol bol pratik yaptım. Güzel bir tesadüf mü denir bilmiyorum kursun bitiminde, mezun olmamın  7 ay sonrası şu an çalıştığım yerle anlaştım. 2016 yılı başından beri buradan çalışıyorum.

Mezun olduktan sonra, internetten İngilizcemi ilerletmek adına yabancılarla konuştum, bir tanesiyle uzun uzadıya konuştuk, hala da irtibattayız, hatta kendisi Türkiye'ye dahi geldi. :)

Yukarda fark ettiğiniz üzere İngilizcemi neden bazıları kadar iyi geliştiremediğimin tek bir sebebi var, okulda öğrendiğimin üzerine koymuyordum. Ne yazık ki bunu idrak ettiğimde üniversiteden mezun olmuş hatta çalışma hayatına girmiştim. Evet İngilizce oyun oynuyordum, İngilizce dizi film Türkçe veya İngilizce altyazılı izliyordum, İngilizce altyazılı anime izliyor, manga okuyordum. Fakat bunu belli bir bilince sahip olarak yapmıyordum. Yukarıda bahsettiğim kişiler benden daha yetenekli değillerdi, sadece İngilizcenin önemini ve İngilizceyi geliştirmek adına kişisel çaba göstermenin gerekliliğini benden önce kavramışlardı, ben ise bunu ne yazık ki o kişilere kıyasla geç kavramıştım. Bu nedenle önce o bilince geç de olsa kavuştum, ve emin olun iyi bir İngilizceye sahip olmak istiyorsanız bu en başta yapmanız gereken şeylerden biri olmalıdır. 

Peki İngilizceyi geliştirmek adına kişisel çaba göstermem gerektiğini anladım, ne yapmalıydım, elbette ki öncelikle iyice araştırdım, bana uygun seviyede kaynaklara ulaşabiliyordum. (Yazının başında internetin yokluğunda kaynak temininde sıkıntı yaşadığımı yazmıştım, şimdi ise elimde onlarca kaynak vardı.) artık yolda giderken, evdeyken veya işyerinde kısacası her zaman bu kaynakları kullandım. Zaten siteyi takip edenler söz konusu kaynakları sitede tanıtmaya çalıştığımı görürler. İngilizcenin kendisiyle bu kadar haşırneşir olmanın beni amatör de olsa İngilizce hakkında konuşabilecek hale getirdi diye düşünüyorum. Bu nedenle bildiklerimi anlatmak adına da bu siteyi açtım, bu satırları sizlerle paylaşıyorum.
Düzenli kullandığım kaynaklardan biri olan BBC Learning English'in Web Sayfası

İngilizce gelişimi hiçbir zaman durmuyor. Her gün yeni kelimeler, yeni kullanımlar öğreniyorum. Muhtemelen ömrümün sonuna kadar öğreneceğim.

İngilizce Geliştirme Sebeplerim

Şu an gelinen noktada evet iyiyim fakat hala istediğim seviyede olmadığımı düşünüyorum. Hedeflerim için gereken İngilizce seviyesinde değilim. Hedeflerim nedir diye soracak olursanız belirteyim. Öncelikle kısa vadede TOEFL'a girip iyi bir puan (mümkünse 100'ün üstü) almak. Sınav ücretinin yüksek oluşu nedeniyle şu an iyice hazır olmadan girmek istemiyorum. Muhtemelen bu sene içinde gireceğim. Girdiğimde de sınavla alakalı bilgileri, sınavın içeriği, nasıl hazırlandığım vs. bu sitede paylaşacağım.

Orta ve uzun vadede ise mesleki bilgilerimi ve mesleki İngilizceyi geliştirmek, bu ikisini geliştirerek ihtiyaç duyduğum uluslararası belgeleri alarak yurtdışına gitmek. Şu an için İngilizceyi geliştirmemde en büyük motivasyon kaynaklarımdan biri yurtdışı planı.

Bir diğer arzum, belki benzer bir konseptte veya farklı bir konuda İngilizce blog açmak ve o blog'ta İngilizce yazılar yazmak, o nedenle burası ilerisi için biraz ısınma turları gibi fakat öyle bir şey yapsam bile burayı asla boşlamam çünkü bu sitede aldığım geri dönüşleri gördükçe insanlara kendimce yardımcı olabilmek hissi içimi kaplıyor bu da beni oldukça memnun ediyor.

Son olarak da yine yukardakine paralel olarak İngilizce hikayeler ve İngilizce romanlar yazmak. Başta Amazon.com olmak üzere birçok yerde hiçbir ücret ödemeden kendi yazdığınız eserleri satabiliyorsunuz, ben de zamanında 1-2 deneme hikayemi amazon'da yayınlamış, 3-5 tane de olsa satabilmiştim. İyi bir İngilizceyle çok daha iyisini yapabilirim diye düşünüyorum ve bu da beni iyi bir İngilizceye sahip olma konusunda motive ediyor.

Evet, şu ana kadarki en uzun yazılardan biri oldu. Umarım sıkılmadan okuyabilmişsinizdir :) Bir sonraki bölümde neden İngilizce öğrenemediğimizi yorumlayacağım, beğendiyseniz alttaki hesaplardan sitemi takip edebilirsiniz. Görüşmek üzere.

Facebook sayfam için https://www.facebook.com/ingilizcegelistir/

Twitter sayfam için https://twitter.com/engingilizce

Instagram sayfam için https://www.instagram.com/engingilizce/

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder